ArÅŸiv

0, 2013 için arşiv

Sinema Salonu Hedonizmi

Salı, 29 Oca 2013 2 yorum

Tam olarak trafikte yeşil ışığı ilk görenin kornaya basmasıyla, ya da izlerken türlü küfürler savurduğumuz insanlığını, vicdanını, ahlakını ve de ruhunu şeytana satmış futbolcu türünün birebir kopyalarını halısaha maçında görmemizle aynı zamanlara gelir sinema salonlarında film izlenemez oluşu. Sabırsızlığımızın, şuursuz telaşemizin, tahammülsüzlüğümüzün ve vurdumduymazlığımızın ucuna bir halka daha, hepsinden beter; umuru hariciye noksanlığı.

Babamın eski arkadaÅŸlarından birinden duyduÄŸumda kazınmıştı zihnime. YeÄŸenim -yeÄŸenim denesi kadar küçüktüm o zaman ÅŸimdi kocaman adam oldum- demiÅŸti; “Bir adamda umuru hariciye yoksa at çöpe gitsin”. Sonradan öğrenmiÅŸtim ki bu bizimkilerin umuru hariciye dedikleri ÅŸeyin sözlükteki karşılığı bildiÄŸin dış iÅŸleri‘ydi. Ama kastedilen insanın çevresine rahatsızlık vermeme hassasiyetiydi, bir arada yaÅŸayabilmenin gerektirdiÄŸi duyarlıklıktı.

Patlamış mısırı kurabiye canavarı edasında yiyenlerin çıkardığı hatır hutur sesi(veya katur kutur, her türlü sinir bozucu ses ünlemi düşünülebilir), gayesi film izlerken patlamış mısır yemek deÄŸil de, patlamış mısır yerken araya bir de film sıkıştırmak istermiÅŸ gibi olanların benzer kendinden geçmiÅŸliÄŸi, abur cubur paketlerinden gelen ince, tiz hışırtı, dört bir tarafta maytap gibi patlayan kutu kola açma sesleri ve film sonrası salonun içler acısı kullanılıp fırlatılmışlığı…Oldu olacak içeriye çay söyleyip iki de sigara tellendirseydiniz…Tek tek bakıldığında çok rahatsız etmezmiÅŸ gibi gelen bu ÅŸeyler bir araya gelince veya belli bir ses eÅŸiÄŸini geçince veya uzunca bir süre devam edince çekilmez bir hal alıyor. Önce hoÅŸgörülemez, sonra tahammül edilemez, sonra da sabır edilemez hale geliyor. Bütün bunlar ölümüne bir keyfiyetin eseri. Tam teÅŸkilat umuru hariciye noksanlığı…

Sinemayı zihninde nasıl bir keyif, nasıl bir eÄŸlence aracı olarak yerleÅŸtirmeli ve özgürlüğü ne sanıyor olmalı ki insan bu kadar hedonist ve hemen dibindeki diÄŸer bir insana verdiÄŸi rahatsızlıktan bu kadar bihaber olabilsin, bilemiyorum, kestiremiyorum. O an, o insanın boynunun elektriklendiÄŸini hissettiÄŸi an, ne sese ne görüntüye odaklanabildiÄŸi an, filmi izleyen diÄŸer insanların bundan rahatsız olabileceÄŸi fikrinden fersah fersah uzak insanlar içinde bulunduÄŸumu düşünmek dahi orayı terketmek hissini oluÅŸturuyor bünyede. Terketmeyip rica etmek, uyarmak veya tartışmak filan yel deÄŸirmenlerine karşı Don KiÅŸot’u oynamak gibi; baÄŸlamından kopuk, mobilyalık keresteden çiçek dilemek gibi; anlamsız…Belki de takıntılının, huysuzun önde gideniyizdir.

Bütün bu durumun giÅŸe filmi de denen, o daha çok seyirciye hitap eden filmlerdeki hali hepten beter. Ki geçen hafta birine denk geldim kazara, dersimi aldım. GiÅŸe filmi diyerek bir filmi baÅŸtan ikinci sınıf ilan etmeyi çok elitist, çok züppece bulduÄŸumdan böylesi filmleri tamamen reddetmeyi doÄŸru bulmuyorum. Ama illa da izlenecekse gösterimden kalkmasına beÅŸ kala tenha bir salonda izlenir, biter gider…Mevzu özgürlüğün tanımı, nerede bitip nerede baÅŸladığı, bir arada yaÅŸamak, hoÅŸgörü-tahammül iliÅŸkisi vay efendim kentlileÅŸmek filan derken uzayıp gitmeye meyilli. Gerek yok.

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail

The Hobbit : An Unexpected Journey

Salı, 22 Oca 2013 1 yorum

Varolan Dünya içinde daraldığını hissettiÄŸinde, gerçeklik fena halde boÄŸduÄŸunda, gerçek ile saçma birbirine girdiÄŸinde bir masalın içinde kaybolup gitmek ister insan. Bir baÅŸka Dünya tasviri fena halde çekici gelir göze, bir baÅŸka varoluÅŸ. Ne kadar da özlemiÅŸiz meÄŸerse o baÅŸka Dünya tasvirini; Orta Dünya‘yı. Hobbitleri ve Shire’ı, bilge Elfleri ve Rivendell’i, Gollum’u, Gandalf’ı, orkları, cüceleri, daÄŸları, nehirleri, ormanları, patikaları. Hepsinden öte bir masalın içindeymiÅŸ hissine kapılmayı.

Kent hayatının bütün keşmekeşi ve şuursuzluğu içinde mutluluğu tek düzelikten sıyrılarak filan yakalayabileceğini sanan nesiller olaraktan Hobbitlerin o yinelenen hayat içerisinde yakalayabildikleri mutluluğu görmek, insana benzerini dilemenin dayanılmaz ağırlığını yaşatan cinsten bir duygu. Dört bir tarafımızda yükselen yaşam mimarlıklarının, yaşam merkezlerinin ve de yaşam bilmem nelerinin içinde yaşayıp gittiğimiz, bütün gelecek planlarını buralara doluşmak üzere kurgulamamız konusunda ağır tahriklere ve de hilelere maruz kaldığımız bir dönemde garip yada ironik olan; bütün bu yeni mimari rükuşluğun ve pragmatikliğin içinde dekoratif unsur olmaktan öteye geçme şansı olmayan nehirlerin, şelalelerin hakikaten içinden geçtiği, hakikaten doğa ile iç içe ve hakikaten benzeri görülmemiş güzellikte şehirleri görmek. Rivendell, Shire, Erebor ve Dale

The Hobbit : An Unexpected Journey, Lord of the Rings üçlemesinin çok daha öncesinde geçen bir hikayeyi anlatıyor. J.R.R Tolkien‘in 1937’de yazdığı, masal türüne yakın kitabın uyarlaması. Yüzüklerin Efendisi serisinin baÅŸlamasına vesile olan kitap. Çok konuÅŸulduÄŸu üzere 3 kitaptan 3 film, 1 kitaptan 3 film çıkardı Peter Jackson. Yüzüklerin Efendisi üçlemesindekini baÅŸarısından ötürü bu tercihinde kendisine saygı duymaktan öteye geçmek çok anlamlı gelmedi gözüme. Her ne kadar film bittiÄŸinde sonraki iki filme ne kaldı ki desem de, eve gelince baktım ki henüz kitabın da üçte birinde imiÅŸ.

Peter Jackson‘un ve yapım ÅŸirketlerinin Tolkien’in Orta Dünya’sını paraya devÅŸirdiÄŸi, hatta sömürdüğü ÅŸeklinde görüşler var. Bu görüşlerdeki tutarsızlık veya hafiflik, sinemanın yapımcılar açısından yatırım olduÄŸu gerçeÄŸini yadsımaları. Ötesi, baÅŸkası düşünülebilir mi ki zaten ? Ancak film seyirci için bambaÅŸka ÅŸeyler ifade eder. Seyirci için perdedeki ÅŸey bir yatırım deÄŸildir. Filmdir o. Ä°zlenesidir, eÄŸlendiresidir, düşündüresidir, sevdiresidir, alıp götüresidir filan. Kitabın aslını tahrif etmek, yozlaÅŸtırmak, eseri izinsiz kullanmak, sahibini deÄŸersizleÅŸtirmek ve sair durumlar olmadığı müddetçe buyursunlar para da kazansınlar. Hiç bir sorun yok. Ä°kincisi sömürmek denen ÅŸey tek taraflı bir iliÅŸki biçimidir. SivrisineÄŸin insanın kanını emmesi türünden. Ne Yüzüklerin Efendisi’nde ne de Hobbit’de böyle bir durum yok. Åžahsı fikrim deÄŸil bu, rakamlar, yorumlar, eleÅŸtiriler ortada. Alan memnun satan memnun.

Imdb’deki filmle ilgili notlar kısmından öğrendiÄŸim üzere film saniyede 48 kare ile çekilmiÅŸ. Standardın saniyede 24 kare olduÄŸunu düşünürsek, bunun görüntünün gerçekliÄŸine ve 3 boyutluluk algısına ciddi bir artı getirdiÄŸi söylenebilir.

Film elbetteki kitabın birebir perdeye aktarılmış hali deÄŸil. Kitapta olmayan diÄŸer bazı Orta Dünya karakterleri filme dahil edilmiÅŸ. Yanlış hatırlamıyorsam kitapta sadece bir yerde bahsi geçen taÅŸtan devlerin savaşı, yine kitapta sadece yaÅŸanmış olduÄŸunu bildiÄŸimiz Erebor’un ejderha Smaug tarafından yerle bir ediliÅŸi ve Kral Thorin‘in MeÅŸekalkan ünvanını aldığı cüce-ork savaşı filme dahil edilmiÅŸ diÄŸer olaylar. Öyle gözüküyor ki sonraki iki filmde de asıl hikayenin arasında serpiÅŸtirilmiÅŸ benzer olaylar göreceÄŸiz.

Ortaya ne çıkacağı konusunda en çok merak ettiÄŸim bölüm Bilbo Baggins ile Gollum‘un dağın derinliklerinde birbirilerine bilmeceler sordukları bölümdü. MüthiÅŸ bir karşılık bulmuÅŸ filmde kendine. Gollum’un bütün o ÅŸizofrenik halleri birebir yansımış perdeye.

gollumgollum

Fiziksel olarak insanlıktan uzaklaştıkça, insanın mayasında varolan ikiliği daha görünür hale gelmiş olan Gollum uzun çıkarımlara müsait sembol bir karakter. Sağ omzunda bir melek, sol omzunda da bir şeytan eksik. Bütün çirkinliğine rağmen içindeki iyiyi dinlemeye meylettiğinde ortaya çıkan görüntünün seyirciye bu kadar sevimli gelmesi bütün serinin ayrıca değinilmesi gereken bir başarısı, ayrı mevzu.

Ve elbette kitabın başında Thorin‘in okuduÄŸu o gizemli, büyülü, tam olarak bir masal havasındaki ÅŸiire yapılmış müthiÅŸ ÅŸarkı; Misty Mountains.

Hobbit hikayesi asıl hikaye Yüzüklerin Efendisi kadar güçlü olmasa da, ortaya çıkan film Yüzüklerin Efendisi’nin ihtiÅŸamından, havasından ve bütünlüğünden geri kalmamıştır kanaatimce. Oscar’da aday olduÄŸu En Ä°yi Yapım Tasarımı, En Ä°yi Makyaj ve En Ä°yi Görsel Efekt ödüllerini de haketmiÅŸtir. Bir de Misty Mountains’ı En Ä°yi Åžarkı dalında aday görmek isterdik, ama olmamış ilginç bir ÅŸekilde.

Serinin devamı olan The Hobbit: The Desolation of Smaug 2013 Aralık, The Hobbit: There and Back Again de 2014 Temmuz’da gösterime girecekler.

Nihai olarak efsane geri döndü, devam ediyor…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail