Arşiv

Buna etikete sahip yazılar; ‘yaşama sevincini tüketmek’

Yaşama sevincini hiç yere tüketmek

Salı, 09 Ağu 2011 2 yorum

Mevzuya nereden girsem kestiremedim aslında. Şöyle gireyim madem.

Hayatın hemen heryerinde hepimizin yaşadığı, şahit olduğu bir dolu sinir bozucu, isyana teşvik ettirici hadiselerden bahsedesim geldi. Hani ortalama bir asabiyete sahip insan günde 100 birim sinirlenip, öfkeleniyorsa 50 sini bunlara harcıyorum. Herbiri hakkında bir dolu şey yazılabilir aslında. Lakin ki herbirine ayrı enerji harcamak istemiyorum. Varlıkları ile, oluşları ile bir sevincin kırılmasına, bir umudun yitmesine başlı başına sebepler zaten. İnsanlığa, iyiliğe, dünyanın daha yaşanabilir olabileceğine dair inancını zedeliyor insanın. Küçük gibi gözüküyor, belki bir dolu insan “amaan canım sende” diyebiliyor. Ya da belki ben havadan nem kapıyorum, kimileri yağmurun altında dahi ıslanmazken.

Daha siz araca binmeden “nereye abi” diyen taksi şoförleri, İstanbul gibi bir şehirde trafiğe takılmadan şöyle 15 dakikada 40 lira hasılat yapmak iştahını gizlemeye dahi tenezzül etmeyen taksi şoförleri, yine bu durumlarda birkaç kelime söylediğinizde “ekmek parası” klişesinin arkasına saklanmayı bir halt sanan, kutsal bilen taksi şoförleri, halk otobüsünü ralli aracı gibi kullanan halk otobüsü şoförleri ve bu duruma zerre tepki vermeyen yolcu topluluğu, evinin çöpünü balkondan sokağa hiç aymadan, utanmadan fırlatabilen ev hanımları, gecenin bir vakti mahalle halkına bangır bangır 3.parti arabesk veya tekno müzik konseri veren bitirimden bozma gençlik, kaldırımları babasının çiftliği, evinin kileri gibi kullanıp işgaller işgali yapan, vurdumduymazlıkta sınır tanımayan esnaf, dekolte işini teşhirden de öteye taşıyan özgürlüğün ne olduğundan bihaber olduğu halde “özgürlük” kelimesi arkasına sığınan hatun kişiler, otobüsten inen yolculara alenen yolunacak kaz muamelesi yapan şehirlerarası dinlenme tesisleri, yolda gördüğünde halini hatrını sormak nezaketini dahi göstermeden “şu bizim oğlanın bilgisayara bi baksana” diyen yer ve zamana göre komşulaşanlar, bütün türk halk müziği enstrümanlarını kullanarak ilahi dile getirdiğini sanıp insanların dini hassasiyetlerini ve duygularını acıklı bir ezginin peşinde sürüklemeye çalışanlar, dinle kitapla alakası olmadığı halde islam alimiymişcesine, yüzyıllar boyu yaşamış, aşmış bir din, iman ve tasavvuf bilgisine, hikmetine sahip İslam alimlerini hiçe sayıp her Ramazan ayında kendince makul veya mantıklı bulmadığı dini bir meseleye çözüm ürettiği sanan akla tapıcı, mantığa seccade sericiler…Ve daha neler neler…

Askere gitmeden evvel çokça duyulur etraftan. Ya da nizamiyeden içeri girdiğinizden gerçeği kavrayana kadar bir tabur asker şunu söyler size; “Burda şalterleri kapatacaksın”. O kadar yerindedir bir tabirdir ki, askeri disiplin içindeyken bir dolu saçmasalak işleri, vurdumduymazlıkları, olmazları, olamazları ve olmamalıları üzerinizden teğet geçtirmenin tek yoludur belki de. Şalterleri kapatmalıyım galiba devreyi yakmadan.

Vaktiyle Cem Karaca ne güzel söylemiş ; “Beni siz delirttiniz

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail