Anasayfa > Edebiyat > Ne aç kal ne budala !

Ne aç kal ne budala !

Salı, 25 Eki 2011 Yorum ekle Yorumlara git

Åžimdilerde Apple’ın dahi çocuÄŸu Steve Jobs‘tan alıntılarla dolu internet siteleri, bloglar ve sair medya ortamları. Åžu konuÅŸmasında bunu dedi, ÅŸu röportajında ne demedi ki, nasıl bu kadar baÅŸarılı oldu, gençlere ne salık verdi, üniversiteyi neden terketti, Apple’dan nasıl kovulup döndü ?

“Kör ölür badem gözlü olur” deÄŸil söyleyeceklerimin ana teması. Daha bir baÅŸka, bir genel düzen eleÅŸtirisi. Kendini, her fırsatta olduÄŸu gibi, Steve Jobs’un ölümünü üzerinden de pazarlayan bir sisteme ve buna çanak tutan kimi Steve Jobs söylemlerine çakacağım. Hiç bir ÅŸekilde Steve Jobs’un mücadelesine, zekasına ve mucit kiÅŸiliÄŸine sözüm yoktur.

O meÅŸhur “Aç kal budala kal” konuÅŸmasına takmış durumdayım ilk ayaktan. KonuÅŸan Apple’ın CEO su deÄŸil de bir popüler kiÅŸisel geliÅŸim kitabının tuzu kuruluktan öte bir izlenim bırakamayan yazarı, elin eÅŸeÄŸini türkü çağırarak arayan keyfi yerinde komÅŸu gibi. Bunları “Ferrarisini Satan Bilge” de ya da “The Secret” da filan okumuÅŸtuk sanki. Hatta ÅŸimdilerde John C. Parkin diye bir arkadaşın “Siktir Et” adlı kitabında da daha ukala ve çirkin halini görebiliyoruz. DiyeceÄŸim o ki Steve Jobs’un bu ve buna benzer baÅŸka konuÅŸmalarındaki söylemler son derece keskin, son derece net ve bir o kadar iddialı. Her söylediÄŸini genelleyen bir hava ve daha kötüsü genelleÅŸtikçe yüzeye yaklaÅŸan söylemler. YüzeyselleÅŸtikçe sığlaÅŸan. Bir düzen bekçisi, bir “cyborg” eÄŸitmeni gibi cümleleri ve tavrı. Kendini tanımış da sıra insanlığa verilecek derslere gelmiÅŸ tadında.

BaÅŸarılı olmak ile kendini tanımak arasında bir iliÅŸki olduÄŸunu düşünmek ilk yanılgı kanımca. BaÅŸarılıysan bunun sebeplerini, nasıllarını düzgün analiz edememiÅŸ olabilirsin mesela. Çıkarsadığın doÄŸrular doÄŸru olmayabilir, ya da bunlar senin doÄŸruların olmayabilir. BaÅŸka baÅŸka insanlardan devÅŸirip kendine giydirdiÄŸin cicili bicili kelimeler olabilir. BaÅŸarının sebebi bu kurallara veya doÄŸrulara baÄŸlılığından deÄŸil de sadece ve sadece dümdüz bir ÅŸekilde zekana çok çalışmayı eklemekten filan ileri gelebilir. Bilmem hangi sözü duyduÄŸunda hayatının deÄŸiÅŸmiÅŸ olduÄŸunu, o andan itibaren bilmem ne kararlar aldığını o sözü duyduÄŸun an deÄŸil de, çok daha ileri bir vakitte o söze göre uyarlamış olabilirsin. Böyle bir uyarlamayı ÅŸu anda ben de yapabilirim mesela. SaÄŸlak olmama raÄŸmen neden çok iyi bir sol ayaÄŸa sahip olduÄŸumu, hatta herkesin beni solak sandığını, sol ayakla topu kalecinin uzanamayacağı köşelere rahatça bırakabildiÄŸimi şöyle afili bir sözün arkasından izah edebilirim. Bir hikayem olabilir, sivrileÅŸip, karikatürize edebilirim hadiseyi. Ä°ÅŸin aslı hiç de öyle deÄŸilken…

Bir de ÅŸu klasik “sevdiÄŸiniz, aşık olduÄŸunuz iÅŸi yapın” safsatası var elde. Herkes sevdiÄŸi iÅŸi yapmayabilir arkadaÅŸ, ki bir istatistik çalışması yapsak sanırım çalışanların yarıya yakını baÅŸka bir iÅŸ yapmak ister. Zaten düzen yeterince boÄŸazlarken neden sen de, o müthiÅŸ zekanla iÄŸne batırırsın insanların keÅŸkelerindeki, piÅŸmanlıklarındaki, beceremeyiÅŸlerindeki derin acıya. Hangi mantıkla kendi düzleminde baÅŸarılı oldun diye aynı kurallar silsilesi sonucu baÅŸkalarının da bir ÅŸeyleri baÅŸarabileceÄŸini iddia edebilirsin ki. Nedir bu bilgelik popülizmi, “benim kiÅŸisel geliÅŸimim herkesin kiÅŸisel geliÅŸimi olabilir, ayrıca benim kiÅŸisel geliÅŸimim seninkini döver” tavrı. Baydınız, bunalttınız koca bir nesli, çekin üstümüzden ÅŸu kendi doÄŸrularınızı, sığlıklarınızı, öze hiç bir zaman ulaÅŸamamış özlü sözlerinizi.

KiÅŸisel geliÅŸim kitaplarının ruhsuzluÄŸundan dem vuran tonla yazı okumuÅŸuzdur heralde. Yavanlığından ve küstahlığından. Hayatın hiç de öyle olmadığını bilir herkes. Ama yine de haber sitelerinin vazgeçilmez ve en çok tık alan ÅŸablonudur, “iÅŸinizde baÅŸarılı olmak için on adım”, “daha mutlu bir evliliÄŸe giden yol”, “kariyeriniz için bilmem kaç anahtar” minvalindeki resimli haberler. Oysa ne kolaydır üniversiteyi terketmek, ne afili bir ünvandır “üniversite terk”. Haber olursunuz, hikaye olursunuz kariyer basamaklarını tırmanırken. Gıpta edilen, parmakla gösterilen adam olursunuz bu halinizle. Hiç lafı dolandırmaya gerek yok, ne güzel demiÅŸ atalar “bekara karı boÅŸamak kolay”. Çevirecek olursak ÅŸimdiki zamana, bordrosunda 1 dolar yazsa da, kasasında milyarlar bulunan Apple CEO’suna üniversite mezunu olmak çok ÅŸey ifade etmeyebilir, aÅŸağılayabilir bile. Ve acı olan ÅŸu ki kimse de virgül atamaz diploma törenindeki bu afili konuÅŸmaya, olduÄŸu gibi kabul edilesidir çünkü. Tam da modern çağın gerektirdiÄŸi üzere; o “istemiÅŸtir”, “azmetmiÅŸtir”, “elde etmiÅŸtir”. BaÅŸarmıştır !

BaÅŸarılı olmak zorunda mıyız peki ? Ya da daha gerçekçi bir soru; baÅŸarı nedir ki ? Sana göre ÅŸirketler kurup, icatlar yapmak, sevdiÄŸin hatta dur abartayım aşık olduÄŸun iÅŸe gitmek mi ? Genellemelerin en güzeli, en bir tanesi Einstein abimizin formülünde yatar. Tıpkı deÄŸiÅŸmeyen tek ÅŸeyin deÄŸiÅŸim olması gibi; “Evrende görecelilik esastır”. Senin için baÅŸarıya kriter olan ÅŸeyler herkesin deÄŸerler sistemiyle örtüşmeyebilir. GerçeÄŸin her açıdan görünen tarafı ÅŸudur ki baÅŸarı da görecelidir. Farklıdır kiÅŸiden kiÅŸiye, deÄŸerler sisteminden deÄŸerler sistemine. Zengin olmak, nefsin arzu ve isteklerine kavuÅŸmak ÅŸimdiki dünya düzenin itelediÄŸi baÅŸarı kriteri mesela. Daha çok çalışarak, daha çok tüketmek. Evler, arabalar almak, paran olmasa da. Öyle ya, olmayan paranla geleceÄŸini satarak krediler kullanmak. Hani ÅŸu keferelerin “Consume, obey, die” zincirindeki gibi “Tüket, itaat et, öl” arkadaÅŸ. Ölesin ki yeni müşteriler gelsin. Hatta tam olarak yaÅŸ-tüketim eÄŸrisinin dibe vurduÄŸu anda filan öl. Öl ki ölüm yakışsın sana. Tıpkı Steve Jobs’un o meÅŸhur konuÅŸmasının son bölümünde ölüme söylediÄŸi güzelleme gibi;

“Åžimdiye dek hiç kimse ölümden kaçamamıştır. Bunun böyle de olması gerekir, çünkü ölüm hayatın en güzel icatlarından birisi. Hayat’ın deÄŸiÅŸim ajanı. Yenilere yer açmak için, eskilerden kurtulmanın tek çaresi. Åžu an için yeni sizsiniz, ama günün birinde, üstelik pek yakında siz de eskiyecek ve aradan çıkarılacaksınız. Bu kadar acımasız olduÄŸum için üzgünüm, ama gerçek bu.”

Hiç unutmam 95-96 sezonu Åžampiyonlar Ligi finalini, Borussia Dortmund 3 – Juventus 1… Ve bir Juventus’lu taraftarın maçın bitimiyle yüzünü elleri arasına alıp aÄŸlaşıyını. Öylesine dolu dolu bir hüzündür gözlerinden fışkıran, öylesine anlamlıdır ki benim gözümde, o kupayı kaldırmaktan çok daha fazla ÅŸey ifade eder. BaÅŸarı kupayı kaldırmaksa eÄŸer, ki öyle, ben baÅŸarısızlığı seçiyorum. O melankoliyi, biraz arabesk, biraz doÄŸulu bir tavırla da olsa o Juventus’lu taraftarın adam gibi hüznünü seçiyorum. ÇirkefleÅŸmeyen, sataÅŸmayan, dingin hüznü. Åžampiyonlar Ligi finalinde kaybeden bir BeÅŸiktaÅŸ hayal edebiliyorum, ve seviyorum o hayali, o hayali baÅŸarısızlığı, ikinciliÄŸi. Mevzu tam da burada aslında.

Dünyanın neden giderek daha yaÅŸanılmaz bir yer haline geldiÄŸine verilebilecek cevaplardan birisi de yukarıda sözünü ettiÄŸim baÅŸarısızlığa olan toplumsal,ailesel ve bunların da ötesinde bireysel tahammülsüzlük. Sürekli olarak bir ÅŸeyleri baÅŸarmak zorundayız. Her an bir baÅŸarı yakalamak üzereyiz. Her an bir baÅŸarılı gözümüzün önünde. Ve her an bir baÅŸarısızlığa yakınız. Her an baÅŸarısızlığa doÄŸru geri sayım, bir “deadline”. Budur iÅŸte bizi daraltan, boÄŸan, üzerimize çullanan. BaÅŸarısızlık ihtimalini göze aldığımız an özgürüz gibi geliyor bazen, hayatın böylesi bir ÅŸey olduÄŸunu idrak ettiÄŸimiz an.

Bu kadar gevelemenin üstüne aklıma Yunus’un dörtlüğü geliverdi. Sanki devam ederek hadiseyi iyice dağıtacak olduÄŸum cümleleri tek dörtlükte sıkıştırıp toparlamış gibi.

Ä°lim ilim bilmektir,
Ä°lim kendin bilmektir.
Sen kendin bilmezsin,
Ya nice okumaktır…

FacebooktwitterlinkedinmailFacebooktwitterlinkedinmail
  1. merve
    Salı, 25 Eki 2011 03:48 | #1

    Okuyunca hiç bu açıdan bakmamıştım.. Aaa evet böyle de düşünülebilir dedim, hatta körü körüne katıldığım noktalar oldu bile… Çok güzel kurgulanmış ve detaylarla desteklenmiÅŸ tadından yenmicek güzellikte bir yazı olsada hayatın gerçekleri kadar kaçınılmaz olan “AMA” lar var bu yazıya…Sonuç; tüm “ama” larına raÄŸmen bir solukta okunan, sorgulayan, sorgulatan bir yazı ellerine saÄŸlık …

  2. bilga
    Pazartesi, 31 Eki 2011 14:19 | #2

    Başarılı oldukça körleşiyor belki de insan, sanıyor ki ben çabaladım başardım başaramayan çabalamamış arkadaş..kendi yapmış oldukları yetiyor insana genellemeye gitmeye, benim umutlarım üzerinden prim yapmaya..dünya üzerinde yaşayan her bir insanın hayali olan istediği işin peşinden koşma düşüncesi üzerinden, kendine pay biçiyor..o benim hayalim ama bunu gerçekleştirmiş olan sensin ve benim duymak istediğim şeyleri bana söyleyerek gözümde kendini daha güzel daha imrenilesi daha yerinde olmak istenilesi bir insan konumuna koyuyorsun..aslında bana öğüt vermek yada bak ben böyle yaptım mutluyum sen de yap sen de mutlu ol gibi bir istek değil bu öğütlerin altında yatan, sadece zaten başarılı olmuş bir insanın ego tatmininin sınırsızlığını kanıtlıyor bana..çünkü dünya öyle her tarafı pembe bir dünya değil..en azından benim için..

    Şöyle düşünüyorum ki bu başarılı olmaktan gözü dönmüş insanların bu kadar hikaye anlatma, öğüt verme çabasının altında ben senden daha iyiyimin kanıtı yatıyor..iyice gözüme sokuyor, seni sefil; sen orada uğraş didin ama bak en sevdiği işte çalışan benim..ondan sebep bu tür öğütler, başarı hikayeleri en tepede olan insanlar tarafından anlatılıyor, yazılıyor..bu yazılar, konuşmalar vs. başarılı olmuş! yada hala başarısızlığını kabul etmeyen insanlar tarafından bir anlam ifade ediyor..benim içinse yürü ya kulum denmiş insanlardan farklı değiller..aramızdaki fark çabalamamaktan değil, yada üniversiteyi bitirmemekten ileri gelmiyor, sadece sen benden daha şanslıydın ve daha uygun bir ortamdaydın o kadar..sen olmasaydın da elbet biri apple ceo’su olacaktı, o koltuk boş mu kalacaktı sanki..

    ayrıca başarılı olmak bile o kadar temiz kalamıyor bu dünyada çünkü farkındayım ki birinin başarısı aslında birden fazla insanın başarısızlığına, hayatına mal oluyor bu dünyada..işte bundan sebep ne o hayat hikayelerini ne de o ne yapmam gerektiğini anlatan bin bir kuralı merak ediyorum..biliyorum ki ben başarısızım çünkü ne yaparsam yapayım biliyorum ki önüme hep yapılacak daha güzel daha önemli daha değerli işler gelecek..

    haa en önemlisi de ben sen olmak istemiyorum arkadaş, heyyy!!!!

  3. bilga
    Pazartesi, 31 Eki 2011 14:27 | #3

    yukarıda yazdığım yorumda fazlasıyla tek açıdan yaklaştım galiba ama senin yazdığın yazıya yorum olduğu için daha fazla uzatmayayım dedim 🙂
    blog senin bloğun neticede 😀

  4. Salı, 01 Kas 2011 09:16 | #4

    Hacı Barca taraftarları da acaba bir gün yenilebilecekleri umuduyla mı maç izliyorlar dersin? 😀

  5. Çarşamba, 02 Kas 2011 22:29 | #5

    @bilga

    Tam olarak üçüncü paragrafta söylediğin o birilerinin başarılı olmasının birilerinin başarısızlığına tekabül etmesi asıl sorun, daha doğrusu insana bir sorun olduğunu hissettiren.

  6. Cuma, 12 Eki 2012 09:37 | #6

    Sevinerek söylüyorum, katılıyorum. Jean Twenge’in yaptığı milyonluk araÅŸtırmaların sonunda ortaya çıkan enteresan gerçek, dünya üzerinde depresyon, panik atak, sinir krizleri miktarında son 20 yılda görülen yaklaşık %50lik artışın yanında, ben merkezcil yaÅŸama dair pozitif düşüncelerin görülme ihtimalinin de bir o kadar artması. Diyceksiniz ki ne alaka? Alakalı kısmı ÅŸu, gerek kitap bilgalığı :p yapan stiv amcalar, gerek ye-çocukBırak-geber zihniyeti mensuplarında ortak deÄŸiÅŸen ÅŸeyin, GDE olması. GenetiÄŸi DeÄŸiÅŸtirilmiÅŸ Ego sahipleri her coÄŸrafyada farklı bir çaba içerisinde, ama aynı ortak gayede, her türlü araçla para ve baÅŸarı temelli hayatı tavsiye ediyor. Günümüzün sahte Mevlana’ları, erdem yerine çaktırmadan ekonomik baÅŸarıyı veya parayı koyuyor, bu koyma bildiÄŸiniz koymalardan deÄŸil.
    Bu koyma, gangnam style videosundaki kızların göbeğinden zeytin yiyen adamların haklı veya haksız başarısı olabilir, e biraz koyuyo biz gibi cebi delik adama. O kadar parası olan tabi bu fanteziyi çok rahat gerçekleştirmek isteyebilir, abartı görmeyin bu arada.

    Üç kuruÅŸla yetinirken, milyonlara sahip olmak dürtüsünün reklamı, bence VücudununNeKadarınıSergilersenOKadarTVikoncanısın reklamından çok farklı deÄŸil. Öyle veya böyle kaÅŸarlık. Ä°ki master çevresindeki kölelere, benimGibiOlunTuvaletteParaÇıkartırsınız tavsiyelerini gün gün saat saat iÅŸ ortamı,tv ortamı, cadde kafe, her türlü etkenden bağımsız mesaj mesaj ittiriyorken, master’a tapınırcasına bakan köle, sahte olduÄŸunu bilemeyeceÄŸi ve asla elde edemeyeceÄŸini bilmediÄŸi bu master’lığa özenip duracak.

    Ah be koçum sanırsın o amca her adımı bileÄŸinin hakkıyle geçti, ne muamelelerle. Ah be kızım sanırsın ki o kızın sergileyecek baÅŸka birÅŸeyi var, en fazla cinsel organına kadar açabilir ama söyleyeyim hepsinin modası geçer. Sen de özen dur onlara, yapamayacağını anladığın anda da gir panik ataklara, depresyonlara. Ondan sonra da aynı sistemin parçası olan yazarın belirttiÄŸi “31 adımda Adriana Lima’yı tavla, 17 yaşında nası CEO oldum” kitaplarına. Söyleyim, ondan sonrası da sana baÄŸlı. Kendindeki bu saçmalığı farkedersen psikiyatriye, farkedemezsen ömür boyu sistemin istediÄŸi gibi bir psikosomatik dengesi yitik bir karaktere.

    Not: Fener’in Arsenal maçında Walcott’un golünü yedikten sonraki Volkan’ın yüzündeki doÄŸal üzüntüden ben de hoÅŸlandım, yalan yok 🙂

  7. Cuma, 12 Eki 2012 09:42 | #7

    @Doğrucu Davut En az bir başka hikaye konusu olacak kadar derinlikli bir cevap olmuş dostum. Aynı şeylerden bahsediyoruz, aynı dertten müzdaribiz, katılıyorum : )

  8. bilga
    Cuma, 12 Eki 2012 10:29 | #8

    @DoÄŸrucu Davut
    göndermeyi gördüm genç..sevdim, yerinde =)

  9. bakalım
    Pazar, 20 Oca 2013 23:08 | #9

    Herşeye çatmak için insan kendine sebepler bulabilir. Ama bunlar ne kadar gerekli, gerçekçi ve anlamlı, orası tartışılır. Peki ünlü birinin ünlü bir konuşmasına çatmak için argüman aramaya ne demeli. Ünlü üstünden prim yapma çabası mı?

  10. bahadir
    Cuma, 27 Haz 2014 09:12 | #10

    Steve Jobs’a karşı belirli bir tutumunun olması senin istikrarlı bir kiÅŸiliÄŸinin olduÄŸunun göstergesidir, yani konu Steve Jobs olmasa bile baÅŸka konularda da düşüncelerini savunan bir kiÅŸiliÄŸinin olduÄŸu apaçık ortada ve bu da iyi bir ÅŸey. Bunu belirtmek ve yazıyı okuduktan sonra aklımda beliren konuları saygıdeÄŸer yazına bir katkı olabilirse eÄŸer diyerekten paylaÅŸma ihtiyacı hissettim, umarım yararı olur:

    Öncelikle belirtmeliyim ki ben Steve Jobs’ı kendi rol modellerinin arasına katmış bir kiÅŸiyim ama yazdıklarım bununla baÄŸlantılı olmayacak sadece sana ve senin yazını okuyanlara katkısı olacak.

    Steve Jobs gerçekten dünya üzerindeki çok geniÅŸ bir kitle tarafından bilinen en ünlü IT’cilerden birisidir. Öncelikle ÅŸunu soralım baÅŸarı nedir? BaÅŸarı bütün kavramlarda olduÄŸu gibi kiÅŸiden kiÅŸiye göreceli olarak deÄŸiÅŸiklik gösterebilir. Bir baÅŸarısızlık da baÅŸarıdır, bir kazanç da. Ãœzerinde durduÄŸum konuda Steve Jobs’ın bu kadar geniÅŸ kitle tarafından tanınmasına ben bir baÅŸarıdır gözü ile bakarım. Ama Steve Jobs üniversiteyi bitirememiÅŸ, ailesine gerekli önemi gösterememiÅŸ, kendi kurduÄŸu iÅŸten atılmış!!! O zaman Steve Jobs evet baÅŸarısız.

    Bu paragrafı şu yüzden yazdım, en basit bir kavrama dahi girişimde bile net bir şey sizlere iletemedim çünkü her şey her zaman her şeyi ifade eder. Bu şu demek, eğer hayatta baktığımız olgulara birer sepet dersek, bu sepetlerde her zaman iyi elmalar, orta elmalar ve çürük elmalar olacaktır. Her zaman %99 planladığınız işlerde bile %1 ihtimalle bir sorun ile karşılaşacaksınız.

    Bu ikinci paragrafta da olguları ne açıdan deÄŸerlendirmemiz gerektiÄŸine nasıl bir yaklaşım sergilemeliyiz kavramını açtım. Åžu aÅŸamadan itibaren ÅŸunu belirteceÄŸim, sadece tanınmış çok ünlü kiÅŸilikler, yani Steve Jobs gibi, deÄŸil her zaman çevremizde olan insanlar her zaman bizim için birer kahraman olabilecekleri gibi birer kötü örnek de teÅŸkil edip bizlere zarar da verebilirler. En yakınımızdan, babamızdan bahsedelim: o iÅŸe gider ve bize bakar, bir sorun olduÄŸunda o müdahale eder ama, özellikle ergenlik zamanlarınızda babanıza karşı tutumunuz deÄŸiÅŸir en küçük kötü davranışlarında ona nefret duymaya baÅŸlarsınız ve “ben asla evladıma böyle yapmayacağım” demeye baÅŸlarsınız (kötü örnek teÅŸkil etme aÅŸaması).

    Sondan bir önceki paragrafa geldik. Steve Jobs konusuna tekrar geri döndüğümüzde Steve Jobs da bir sepettir ve bu sepette iyi, orta ve çürük elmalar yer alır. Bilgi her zaman kutsaldır ve eÄŸer bilgi Çin’de ise gidip alacaksınız. Steve Jobs konusunda da onun çürük elmalarını bir kenara ayırın, iyi elmaları alıp kendi öznel sepetinize doldurun. Benim sepetimde Steve Jobs’tan “bir iÅŸi yaptığınızda baÅŸarılı olursanız bu zaten size artıdır, baÅŸarısız olursanız bu da size tecrübe bırakacaktır yani bu da size artıdır, yani hiçbir zaman yeni bir ÅŸey denemede çekinmeyin çünkü risk 0’dır” olgusu baÅŸta yer alır. Bunu sadece yeni icad olarak algılamayın, aile yaÅŸantınızdaki sorunları çözmek için bile bu olguyu kullanabilirsiniz. Usanmadan denemek kaybederek baÅŸarmak iÅŸleminin ilk adımıdır. Sepetimde baÅŸka “bugün hayatınızın son günü olsa yaptığınız ÅŸeye devam eder miydiniz?” var. Bunu biraz geniÅŸ açıklayacağım: Hepimizin olduÄŸu gibi benim de ailem bir meslek edinmeyi + evlenmeyi + çocuk yapmayı + ev almıayı + emekli olmayı bana görev biçer. Fakat ben bu konuda biraz farklı düşünüyorum: insanlar hayatlarında önce kaybedecekleri ÅŸeyleri yaratırlar sonra da bu kaybedecekleri ÅŸeyleri kaybetmemek için baÅŸka ÅŸeylerini kaybederler. Misal araba almak, siz güç elde etmek, rahat ulaşım saÄŸlamak hayat strandartınızı yükseltmek için bir araba satın alırsınız ve bu kaybedebileceÄŸiniz (sürekli benzin + bakım kaybı baÅŸlayacak) bir ÅŸeydir. Bunu kaybetmemek için iÅŸinizde daha çok çalışmaya baÅŸlarsınız ve ne zaman iÅŸ yerinde haksızlığa uÄŸrayıp çok çalıştırılmak durumunda kalırsanız aklınıza arabanız gelir ve sesinizi çıkartmadan devam edersiniz (burada gereksiz yere çok çalışıp saÄŸlığı kaybetme olgusu). Ä°ÅŸte bu bakımdan ikinci bahsettiÄŸim sepet elemanım benim için baÅŸka bir altın niteliÄŸindedir. Gene de evlenmeli araba almalı fakat bunları yaparken baÅŸka ÅŸeylerden de feragat etmemeli, herÅŸeyi doÄŸalında tadına yapmalı gerçekten istendiÄŸi için, burada alınması gereken mesaj budur.

    Son paragraf, diyeceÄŸim odur ki hayatta heryerde bize yarar saÄŸlayacak bol zenginlikli bilgi ve becerilerden oluÅŸmuÅŸ sepetler vardır ve bu sepetleri yakalayıp iyi elmaları kendi sepetimize toparlamamız her zaman bize artarak çoÄŸalan yararlar saÄŸlayacaktır ve Steve Jobs ilkeleri çok fazla deÄŸerli ve taze elmalarla dolu bir sepettir, çürük elmalarla uÄŸraÅŸmak yerine tazelerini alınız, en azından “Silicon Valley” filmini ÅŸiddetle tavsiye derim arkadaÅŸlar.
    Umarım beni yanlış anlamadınız, biraz düşünürseniz size çok fazla yarar sağlayacak ilkeler paylaştım. Teşekkürler.

  11. Cuma, 27 Haz 2014 23:56 | #11

    @bahadir
    Yazının başında “Hiç bir ÅŸekilde Steve Jobs’un mücadelesine, zekasına ve mucit kiÅŸiliÄŸine sözüm yoktur.” diyerek maksadımın Steve Jobs’ın kiÅŸiliÄŸi olmadığını belirtmiÅŸtim. Siz de öyle bir yanlış anlama içinde deÄŸilsiniz zaten. Sanırım söylediklerinizi kabaca Steve Jobs’un pekâlâ iyi yanlarını alabiliriz ÅŸeklinde özetleyebiliriz : ) TeÅŸekkür ederim ayrıca

  12. selim
    Cuma, 11 Tem 2014 01:00 | #12

    Sonuna kadar katılıyom gardaş. Hayat bunların zorlaştırdığı kadar zor değil helbet. Helalinden kazanacaksın, iyi bir insan olmaya gayret edeceksin ( iyi bir insan nasıl olunur, bunu da Allah ve resulü sav bize bildirdi ), yardımsever olacaksın. Bu kadar basit.

  1. Salı, 05 Şub 2013 17:53 | #1