Ejder Kapanı
Şaka gibiydi. Amerikan polisiye-gerilim filmlerinden etkilenirsin eyvallah, olur hani. Hakim film kültürüdür Hollywood. Huyundan kapmasan suyundan kaparsın. Da hani hiç mi kendinden birşey katmaz insan sinemaya. İstanbul’un artık klişe haline getirilip tadı tuzu kaçırılan mekanlarını kendine fon yapan, her bir diyaloğu tatsız, tuzsuz ve dayandığı senaryosu temcit pilavı misalinden öteye geçemeyen yakışıksız bir film. Hatta her bir tiplemesi başkomiserinden adli tıp uzmanına, güzel stajyerden ofis memurlarına varana kadar bireribir kopya. Yine alışılageldiği üzere loş mekanlar tercih edilmiş, çekimler ağırlıklı olarak gece yapılmış. İki yağmur bir de şimşek ekledik mi, samanlık seyran olmuş. Bir de Uğur Yücel neden o ses tonunu kullanmış, neden çoğu yerde abartılı mimikler kullanmış, nasıl bir karakter ortaya çıkarmaya çalışmış anlayamadım. Sadece havada kaldığını hissettim o kadar.
Film klişeleri tekrar etmek konusunda da ciddi bir rekor denemesi içine girmiş. Şimdi burada sayamacağım veya sayıp da hepten klişe haline getirmeyeceğim onlarca diyalog, onlarca sahne. Hele katili öğrenen Uğur Yücel’in stajyer kız ile geçirdiği telefon konuşması, çin işkencesi tadında. İki saat oturtuyorsun insaları o koltuklara, birşeyler vermek, eğlendirmek, sanat yapmak veya her ne ise amaç, onun için bir fark oluştur yahu, bir özelliğinle sıyrıl değil mi ? Senaryon kötüyse mekanlarınla farkı hissettir, ne bileyim bir karakterine hasta olayım, veya bir diyaloğundaki iki cümle “unutulmaz replikler” arasına dahil oluversin. O da olmadı hoş bir musiki içinde cerayan etsin olaylar da biz de akıp gidelim hani.
Sanırım bizim polisiye-gerilimden anladığımız daha önce de gördüğümüz üzere basit bir ters köşe denemesinden ibaret. Arabayla da iki takla atıp, bir ters şerit yaptık mı oooh değmeyin keyfimize. Yüzeysel, manalı olmasa bile kendi içinde tutarlı bir tabana ve fikre oturtulamamış yavan mı yavan bir akıştan öteye geçemiyoruz henüz. Şaka gibiydi.
Son Yorumlar